Ali Onur Şahinoğlu | Düşünür Yazar | Dusunur Yazar

Yazar: Ali Onur Şahinoğlu

Yazar Hakkında

avatar

Makine mühendisi. Uzay teknolojileri alanında yapısal ve mekanik tasarımcı olarak çalışıyor. Mühendislik üzerine yüksek lisans yaptı. Felsefe ve din bilimleri alanında doktora tezini yazıyor. Öykü türündeki ilk kitabı Sen Saklandın, Gece Buldu 2022’de, ilk şiir kitabı Seslerini Arayan Ölüler 2023'te, ikinci şiir kitabı Gölgeden Gölgeye Yollar 2024'te, yeni şiir ve denemelerini içeren Uzak Sözlüğü 2025'te yayımlandı. Ankara’da yaşıyor. Evli.

ADLAR

Van der Leeuw’ye göre bir kuvvete sahip ve bir kuvvet icra eden olağan dışı bir varlık veya nesne ile karşılaşması sonucunda insanlar bu kuvvete bir isim vermişler ve buna, Melanezyalılar, mana; Siu Kızılderilileri, wakanda; İrokua Kızılderilileri orenda; Araplar, baraka; Çinliler, tao demişlerdir. Bu kuvvetin faal bir kuvvet olduğunu gören insanlar onunla temas kuranları etkilediğini fark etmişler ve bu kuvvete sahip varlıkları (tanrılar, melekler, şeytanlar, krallar, kurtarıcılar vs. gibi) ve nesneleri (ağaç, su, taş, ateş vs. gibi) kutsal olarak değerlendirmişlerdir. Homo religiosus, varlıklarda ve nesnelerde mevcut olan bu aşkın kuvvetin etkinliğini hisseden insandır. Dolayısıyla van der Leeuw bir kuvvet olarak...

Devamını Oku

tasavvufa göre aşk

Buradan yola devam eden mutasavvıflar aşk-ı mecazi (“geçici aşk”) ile aşk-ı hakiki (“gerçek aşk”) arasında bir ayrıma giderler. “Gerçek aşk”a götürecek bir köprü işlevi gören “geçici aşk”, Allah’ın güzelliklerinden yalnızca bir tanesine, bir güzele gönlünü kaptırmaktır. Mutasavvıflara göre, “geçici aşk”ta yaşantılanan tümüyle adanmışlık duygusu, kendini karşılıksız bırakış ya da kendi benini yoksayma ve sevgiliyi yüceltme deneyimleri “tevhid” (Allah ‘ın birliğine inanma) için bir önhazırlık niteliğindedir. Bu duygunun olgunlaşıp evrilmesiyle kişi tek bir  güzelden tek tek güzellere, tek tek güzellerden de güzelliğe, yani “gerçek aşk” aşamasına geçer. İnsanlık ile evrende varlığa gelen, kendini bunlarda gösteren tek bir güzelliğe, saltık güzelliğe,...

Devamını Oku

Dostoyevski’nin kaç sesi var?

Şu durumda, Dostoyevski’nin eserlerinin başlıca özelliği çok sesliliktir: Yazarın romanlarında farklı bakış açıları eşit olarak ses çıkarır. Ayrıca, yazar her kahramanla eşit düzeyde tartışır. Eserlerinin edebî değeri bütünüyle bir “büyük diyalog” çıkarmasında yatar: “Tek ses hiçbir şeyi sona erdirmez ve hiçbir şeyi çözmez. Hayatın, varoluşun asgari ölçütü iki sestir.” Bu kural sadece eserin konusunun işlenişinde ve karakterlerin ilişkilerinde değil aynı zamanda Bahtin’in “çift seslilik” olarak tanımladığı özel bir dil kullanım yönteminde de uygulanmaktadır. Bahtin’e göre, Dostoyevski çok sesli romanın yaratıcısıdır ve yepyeni bir roman türü yaratmıştır Bu yazı, Jale Coşkun’un “F. M. DOSTOYEVSKİ’NİN ESERLERİNDE DİL VE ÜSLUP” adlı eserinden...

Devamını Oku

MODERN DÜNYA MODERN BİLİM

Modern bilimi 17.yy itibari ile başlatma nedeni, bu bilimin temel özelliklerinden olan deney-gözlem yönteminin kullanılmaya başlanması ile ilgilidir. Bu bilimin başlatıcısı olarak Galileo Galilei (1564-1642) gösterilmektedir. Galileo, Aristoteles (384-322)’in sağduyuya dayanan hareket yasasını deney-gözlem yöntemine dayanarak yanlışlamıştır. Bu olay, modern bilimin miladı olarak görülmektedir. Modern bilim, özellikleri bakımından, kendinden önceki bilim çalışmalarından ayrıldığı gibi, onun, kendinden önceki dönemle kendi dönemi arasına da bir çizgi çekmekte olduğu söylenebilir. Bu konu ile ilgili modern dönem bilim insanlarından Bertrand Russell (1872-1970)’ın söylemi şu şekildedir: “Modern dünya ile 17.yydan önceki dünya arasındaki ayrımı ortaya koyan bilimdir.” Russell’ın söylemine bakarak, ‘modern dönem öncesi ilmi...

Devamını Oku

Birinci ve ikinci cahiliye

Cahiliye çağının başlangıcı hususunda farklı görüşler ortaya atılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’deki “el-Câhiliyyetu’l-ûlâ” (ilk Cahiliye) tabiriyle kastedilen mana, ihtilâfa sebep olmuş, bazıları Cahiliyeyi ilk ve ikinci olmak üzere ikiye ayırmışlardır. İlk Cahiliyenin hangi devirleri içine aldığına dair farklı görüşler belirtmişler; Âdem-Nûh, Âdem-İbrâhim, Nûh-İdrîs, Nûh-İbrâhim, Dâvûd-Süleyman veya Mûsâ-Îsâ arasında geçen zamanları kapsadığına dair değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu anlayışı benimseyenlere göre ikinci Cahiliye Devri ise Hz. Îsâ ile Hz. Muhammed arasında geçen dönem ve ya Hz. Peygamber’in İslâm Dini’ni tebliğe başlamasına kadar süren zaman dilimidir. Bu dönemde yaşayan ve Hanîfler diye anılan tevhid ehline de bunları müşrik Cahiliye halkından ayırmak için “fetret...

Devamını Oku