Roswell Park Kanser Enstitüsü’nden bir araştırmacı, ortalama yaşam süresi sürekli artarken, maksimum yaşam süresinin neden artmadığını araştırdı. Ona göre, hayvanlarda diyet, genetik manipülasyonlar gibi yaşlanma karşıtı müdahaleler, hayvanlarda yaşa bağlı hastalıkları erteliyor. Buna bağlı olarak maksimum yaş artıyor. Buna karşın bazı demografların da üzerinde durduğu gibi insanın maksimum yaşam süresi 122 sene civarında sabitlenmiş durumda. (Resmi olarak en uzun yaşayan insan 1997’de 122 yaşında öldü) Daha da ilginci, araştırmacının centenarians olarak isimlendirdiği 100 yaş ve üzeri insan sayısı her 10 senede bir ikiye katlanıyor. Ancak maksimum yaşam süresi yine de artmıyor.
Araştırmacı centenarians’ları kurtulanlar ve kaçanlar olarak ikiye ayırıyor. Kurtulanlar sınıfındakiler, yaşa bağlı rahatsızlıklara (yaşlılıkta yakalanan) daha erken yaşta yakalananlar ama tıbbi müdahalelerle 100 yaşına varanlar oluyor. Bunlar doğal centenarians olarak kabul edilmiyor. Buna karşın, doğal centenarians’larda biyolojik yaş normal yaştan daha az olup, geç yaşlananlar ve yaşa bağlı rahatsızlıklara geç yakalananlar bu sınıfa dahil oluyor. Araştırmanın odağında da bu yavaş yaşlanan doğal centenarians’lar var.
Araştırmacıya göre, eldeki veriler centenarians’ların tıbbi yardıma ihtiyacı olmadıklarını gösterirken, aslında tıbbi bakıma ulaşamadıklarını gösteriyor. (yazının başında hayvanların tıbbi müdahaleyle yaşam süresinin arttığını söylemiştik. Araştırmacı yaşlıların da tıbbi bakıma ulaştığında maksimum yaşama süresinin artacağını öngörüyor. Bu nedenle niye yaşlıların, özeelikle 100 yaş ve üzerinde olan insanların tıbbi bakıma ulaşamadığını irdeliyor) Hatta, akciğer kanseri olan 80 yaş ve üzeri hastaların yüzde 62.7’sinin bu hastalığın doğrudan tedavisini içeren tıbbi yardıma ulaşmadığını söylüyor. (bu veri araştırmanın yapıldığı ülkeye göre verilmiş)
Araştırmacıya göre, bunun ilk nedeni, insanların ve hayvanların yaşa bağlı hastalıklardan ölmesine karşın çok yaşlı insanların yaşlılıktan öldüğü yönündeki yanlış kanı. İkincisi, sağlık çalışanlarının, yaşlı insanlara agresif tedavileri uygulamak konusunda isteksiz olması. Zira bu yöntemi biraz kaba buluyorlar. Üçüncüsü, bazı yaşlıların kendilerinin tedaviyi reddetmesi, dördüncü olarak da kaynakların yetersizliği. Yani bazı pahalı tedavilerin uygulanmasının geçn ve yaşlı hastalar arasında tercih sebebi olması.
Araşrtırmanın ana savı olan, tıbbi müdahalelerin maksimum yaşam süresinin artıracağı yönündeki öneri, acaba “Her nefis ölümü tadacaktır,” 29-57 bilgisiyle ters düşüyor mu? Sanmıyorum. Zira ayet, “dönüş Allah’adır,” (24-42) bilgisiyle birlikte değerlendirildiğinde bütün canlıların önüne uyarı niteliğinde bir çizgi çekiyor. Yaşlıların teknolojik ve tıbbi ilerlemelerin neticelerinden faydalanabilirse, maksimum yaşam süresinin artacağı yönündeki tahminse bu ilahi çizgiyi silmiyor. Aksine “maksimum yaşam süresi” tabirini kabul ettiğimizde “son” fikrini de kabul etmiş oluyoruz.
Bu yazıda yararlanılan kaynaklar
Mikhail V Blagosklonn, No limit to maximal lifespan in humans: how to beat a 122-yer-old record