Van der Leeuw’ye göre bir kuvvete sahip ve bir kuvvet icra eden olağan dışı bir varlık veya nesne ile karşılaşması sonucunda insanlar bu kuvvete bir isim vermişler ve buna, Melanezyalılar, mana; Siu Kızılderilileri, wakanda; İrokua Kızılderilileri orenda; Araplar, baraka; Çinliler, tao demişlerdir. Bu kuvvetin faal bir kuvvet olduğunu gören insanlar onunla temas kuranları etkilediğini fark etmişler ve bu kuvvete sahip varlıkları (tanrılar, melekler, şeytanlar, krallar, kurtarıcılar vs. gibi) ve nesneleri (ağaç, su, taş, ateş vs. gibi) kutsal olarak değerlendirmişlerdir. Homo religiosus, varlıklarda ve nesnelerde mevcut olan bu aşkın kuvvetin etkinliğini hisseden insandır. Dolayısıyla van der Leeuw bir kuvvet olarak değerlendirdiği kutsal vasıtasıyla homo religiosusu tanımlamaktadır: Homo religiosus, bir gücün, yani kutsalın varlığına inanan ve davranışlarını bu inanç doğrultusunda ortaya koyan insandır.
Bu yazı, Ramazan Adıbelli’nin “MİRCEA ELİADE VE DİN: MİRCEA ELİADE’IN DİN BİLİMİ ÇALIŞMALARININ METODOLOJİK AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ” adlı eserinden alnımıştır.