Son yılların dikkate değer deneme yazarlarından biri saydığım Ali Çolak, deneme türündeki bir yazısında denemeyi anlatır:

“Deneme bir gezinti gibidir.” der Michael Hamburger. “Keyfince bir dolaşmadır, bir iş yolculuğu değildir.” ( .. .) Denemede kalemin o özgürce salınışı, istediği yerde eğlenip istemediğine dokunmayışı, günlük güneşlik bir sabah vakti, olmadı bir ikindi gölgeliğinde keyfince dolaşmaya pek benzer. Sıkıntının, telaşın adı okunmaz böyle gezintilerde. Gidilecek ille de bir yer yoktur. Kürekler aheste çekilir. Herkesin harcı değildir böyle yürüyüşler; ehl-i keyiflere mahsustur. ( … ) Yazarken yaptıkları, hoş bir zihin gezintisinden başkası değildir.

Suut Kemal miydi o, şiiri raksa, düzyazıyı yürüyüşe benzetiyordu. Denemenin ‘yürüyüşü’ öbür düzyazılara benzemez pek. Başta dediğimiz gibi daha çok ‘gezinti’dir onunki. Ve bu gezintiden zaman zaman raks’a geçildiği olur. Düzyazının “gideceği bir yer” vardır mutlaka. Bir şeyler öğretecek, bir hakikatin örtüsünü sıyıracaktır. Hamburger’in şu sözü sanırım şiir için de, deneme için de ısmarlama gibi oturur: “O, kendi kurallarını kendi yaratan bir oyundur.” (“Beni Bir Gözleri Ahuya Zebun Ehi Felek”)

 

Bu yazı, “Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü” adlı eserden alınmıştır.