Dekadan, şiirde, dönemin genel eğiliminin aksine, farklı bir anlayışı ve anlatışı benimseyenler için kullanılan bir sıfattır. Edebiyatın gelenekten kopup “soysuzlaşması”na zemin hazırlayanlara da “dekadan” denmiştir. Fransız edebiyabında Baudelaire ve onun izinden giden edebiyatçılara bu isim verilmiştir. Edebiyatımızda, Ahmet Mithat Efendi, dili bozdukları, alışılmadık, anlaşılmaz kelime ve tamlamalara eserlerinde yer verdikleri için, Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünün) edebiyatına mensup şair ve yazarları aşağılayarak “dekadanlık”la suçlamıştır.

Ahmet Mithat, 1895’te Sabah gazetesinde yayımlanan “Dekadanlar” başlıklı yazısıyla o yıllarda devam eden polemikleri başlatmış olur. Ahmet Mithat taraftarlarıyla (gelenekçilerle) Edebiyat-ı Cedide mensupları (yenilikçiler) arasında süren “dekadanlık tartışması”nda en çok Cenab Şehabeddin ve onun şiiri hedef alınır. Cenab, arakadaşlarına ve kendisine yöneltilen suçlamalara şöyle karşılık verir: “Sesimizi dimağımıza topladık; zamanımızın felsefe-i piç ü tabına layık, acı bir üslup aradık; bulduğumuza Dekadanlık dediler.” Hüseyin Cahit (Yalçın), Kavgalarım isimli kitabında, ‘dekadanlık’ yolundaki mücadelelerini de, ‘heyecanla’ hikaye eder. O dönemde, söz konusu ibarenin, “tek atan”, “dek atan” kelimelerinden bozma olduğıınu (şaka yollu olsa gerek) iddia edenler dahi çıkmıştır.

Bu yazı, Edebiyat Lügati” adlı eserden alınmıştır.