Galip’in poetik görüş ve düşüncelerini içeren dizeleri, dolayısıyla poetik görüşlerini hem Divan’da hem de Hüsn ü Aşk’ta görmek mümkündür. Divan’ında, daha çok kasidelerinin fahriye bölümlerinde, gazellerinin mahlas beyitlerinde ve az da olsa rubaî, tarih gibi diğer manzumelerinde dağınık bir şekilde yer alan bu görüşler, Hüsn ü Aşk’ta “Şairliğin Mahiyeti Hakkında” bölümünde olduğu gibi daha derli toplu şekilde karşımıza çıkar. Galip’in poetik çerçevede söylediği bu beyitler bir bütün hâlinde incelendiğinde onun şairde aradığı vasıfları görmek mümkün olur. Birçok klasik şairde olduğu gibi Galip de bu vasıfları kendi şairlik özellikleri üzerinden belirtmiştir. Küçük yaştan itibaren dinî-tasavvufî bir ortamda yetişen şairin, şiirlerinde ilâhî aşkı ve tasavvufu anlatması tuhaf bir durum değildir. Ona göre şair, “ehl-i dil” yani gönül ehli olup aşk derdiyle yanmalı ve aşktan başka bir şey için söz cevherini harcamamalıdır. Yanmayı ve yakılmayı şairliğin şanından sayan Galip’in anlayışında şair demek “ehl-i derd” demektir.

Onun hakkında değerlendirmelerde bulunan araştırmacılar şairi “kendine has” olarak niteler. Galip de bu tespiti doğrularcasına “Merd ana denir ki aça nev râh”, “Ben açdım o genci ben tüketdim” dizelerinde de belirttiği gibi şairlikte yenilik ve özgünlüğün önemine sıklıkla vurgu yapar. Ona göre şair, şiirde yeni bir tarz geliştirmekle birlikte aynı zamanda taklit edilemez olmalıdır. Ondaki bu yenilik ve özgünlük düşüncesi, mazmun kullanımında, anlam oluşturmada, hayal ve düşünce dünyasında da kendini gösterir.

O, şiirlerinin ilk bakışta anlaşılabilecek bir sadelikte olmasını istemez. Şiirde sembolik bir anlatımı tercih eden şair, anlamın kapalı olmasını ister. Birçok şair gibi Galip de şairlik yolunda etkili bir şiir söyleme kabiliyetinin olması gerektiğine inanır. Bu kabiliyet doğuştan olmalıdır; hatta o derece olmalıdır ki şair, iyi şiir yazmak için bir rehbere bile ihtiyaç duymamalıdır. Galip, şiirlerinde şair kelimesinin yanında “Gâlib-i şîrîn-cevâb, müsta‘id-i terbiyet-i ehl-i dil, nükte-senc-i eş‘âr, pâkîze-edâ, pâk-meşreb, sühan-îcâd, sühan-gû, sühanver, şâ‘ir-i meşhûr, şâ‘ir-i pür-zûr, tab‘-ı sühanver,” vb. kelime ve tamlamaları da kullanır. Şairde bulunması gereken daha birçok hâl ve vasfa değinen Galip’in bu düşünceleri, aşağıda ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

Bu yazı, Zafer Toprak’ın “ŞEYH GALİP’İN DİVAN VE HÜSN Ü AŞK’INDA ŞAİRİN PORTRESİ” adlı eserinden alınmıştır.