Constantinus’un Arapça kaynaklarıyla nasıl bir ilişki içinde olduğu sorununu açıklamaya yönelik bir başka örnek, De melancholia isimli kitabı dile getirilebilir. Avrupa’da Ephesoslu Rufus’un adı altında 1536 yılında basılan bu kitap, el yazmasında Constantinus’a nispet edilmiştir. Kitabın zahriye sayfasında tam olarak şu ifadeler bulunmaktadır: «Ben Constantinus, bu kitapçığı, alanında tecrübeli hekimlerimizin çok sayıda eserinden derledim. Bu derlemeyi, benim için önemli ve öncelikli görünen herşeyi özet şeklinde ekleyerek yaptım. Görüyoruz ki çok meşhur bir doktor olan Rufus melankoli hakkında bir kitap yazmıştır ve ilk bölümünde melankoli hastalarında bulunan belirtilere ilişkin birçok şey söylemiştir. Bahsedilen kitabı Rufus, melankolinin hipokondri (üzüntü ve vesvese) formu hakkında yazmış olmakla beraber diğer iki formuna da değinmiştir»63. Kitabın bu başlangıç ifadesi Constantinus’un Arapça kaynaklarını nasıl fena kullandığı hususunda oldukça ilginç bir örnek teşkil etmektedir. Bunun Arapça aslının başlangıç sayfasıyla yapılan bir karşılaştırması göstermektedir ki o, gerçek yazarın adı yerine kendi adını geçirmektedir.
Constantinus külliyatından benzeri örnekleri çoğaltacak olsak da, kazandığımız bu tablo aynen kalacaktır. Constantinus’un adını taşıyan eserler çok serbest çevirilerdir, bazı yerler atlanmış, Arap hekimlerin, özellikle de bu eserlerin yazarlarının isimleri bertaraf edilmiştir. 11. yüzyılda Salerno’da ortaya çıkan bu tip Latince eserler, Schipperges’in ifadesiyle, tıp alanındaki «ilk resepsiyon dalgasının»65 sonucudur. Schipperges’e göre «[tercüme edilen kitapların] aralarındaki konu sırası sistematik bir bütünlük yapısını tanıtmaktadır».
Ben bu noktada başka bir görüşe ulaşmaktayım: Külliyatın [Constantinus’un] orijinal kitapları, Kuzeybatı Afrika’da yaygın olan tıp eserlerinden oluşmaktadır. Constantinus’un seçkisi önceden tasarlanmış değildir, daha çok rastlantısaldır. O, çok büyük emek sarfetmeden toplayabileceği eserleri almış, bu Arapça eserleri Salerno’ya getirmiş ve rahip kardeşlerinin yardımıyla Latince’de olabildiğince erişilebilir kılmıştır. Kendisinden planlı sistematik bir çalışma beklenemez.
Bu yazı, Fuat Sezgin’in İslam’da Bilim ve Teknik adlı eserinden alınmıştır.